Kitap Yorumu: En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın - Can Gürses

Öncelikle Doğan Kitap'a bu kitabı gönderdiği için çok teşekkür ederim. İlk önce kitabın ismi etkiliyor insanı okumak için. "En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın" yazar Can Gürses'in ilk romanı. Ben okurken oldukça etkilendim.

Sayfa Sayısı: 232  / Fiyatı: 19TL

Bu kitabı okurken benim gözümde bir tiyatro sahnesi canlandı. Bir yemek salonu ve büyük bir yemek masası. Bu masada oturan kalabalık bir aile. Bu masada 13 kişi oturuyor. Edibe, ailenin büyükannesi, büyükbaba İhsan vefat etmiş. Edibe'nin çocukları, Koza, Yılmaz, Korkmaz ve Hicaz. Koza 12 Eylül olaylarından sonra Paris'e kaçmış ve 27 yıl sonra geri dönüyor. Yemek onun şerefine verilmekte. Aileyi kısaca tanıyalım şimdi.

Edibe: Koza, Yılmaz, Korkmaz ve Hicaz'ın annesi
Haziran: Hicaz'ın kızı
Kor: Korkmaz'ın ortanca oğlu, ismi babasından geliyor.
Kıvanç: Korkmaz'ın büyük oğlu. Babasının büyük gururu.
Mine: Korkmaz'ın küçük kızı.
Fikriye: Korkmaz'ın eşi
Semih: Yılmaz'ın oğlu. Annesi ve babası küçükken ayrılmış babası ile yaşıyor.
Eda: Semih'in sevgilisi
Aynı zamanda masada Hicaz'ın kız arkadaşı da bulunmakta.
Bu masada ve evde herkes iç sesiyle konuşuyor. Mesela duvarda asılı duran küçük ayakkabılar. Zamanında Koza'nın çok istediği ve ayağına küçülene kadar giydiği ayakkabıları. Ayakkabılar iç sesiyle konuşmaya başlar. O eve nasıl geldiğini anlatır. Sonra evin duvarı anlatır bu aileden önce bu evde kimlerin yaşadığını. Sofrada bulunan sevilen ve sevilmeyen yemekler dile gelir onlar da anlatırlar, onları kimlerin sevdiğini ya da neden sevilmediklerini. 

Masada muhabbet devam eder. Kimine göre sıkıcı kimine göre de keyiflidir. Edibe ailesini birarada tutmaya çalışan bir annedir. O da konuşur içinden ailesi ile ilgili. En çok da Koza'ya üzülür. Onun o kalabalık masadaki yalnızlığına hüzünlenir. İçinden geçirir konuşun kardeşinizle diye ama sadece kendi duyar sesini. Koza da anlatır nasıl ve neden kaçtığını Paris'e. Orada başına neler geldiğini anlatır iç sesiyle. Ama masadakiler sormazlar ona neler yaşadığını ama o iç sesiyle herşeyi haykırır herkese.

Korkmaz'ın oğlu Kor, Yılmaz'ın oğlu Semih, Yılmaz, Hicaz hepsi anlatırlar içindekileri bağırarak. Masadaki herkes için fikirlerini söylerler yüzlerine bakarak. Ama sadece kendileri duyar söylediklerini. Bu anlatılanların her birinde farklı bir duygu vardır. Kimisi çektiği acıları haykırır, kimisi yalnızlığından şikayet eder, kimisi ailesinden bahseder, kimisi de aile baskısından. Hepsinin yaşadıkları farklıdır. Ancak hepsi aynı masada toplanmıştır.

Duygu yüklü bir kitap "En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın" Bu kitabı sindirerek okumanızı tavsiye ederim. Çünkü yazarın kelimelerle oyunları o kadar güzel ki kaçırmanızı tavsiye etmem. Başta tiyatro sahnesinden bahsetmiştim. Ben okurken gözümde öyle canlandırdım. Her konuşan kişi sahnenin önüne çıkar ve iç sesiyle konuşur, masada oturanlar bekler. Ya da Koza ayakkabılarına yöneldiğinde ayakkabıların iç sesi anlatmaya başlar eskiyi. Edibe evinin duvarında elini gezdirirken anlatır duvar kendini ve evi. Tabi ki bu benim düşüncen belki de siz okurken farklı duygular yaşarsınız ya da farklı sahneler canlandırırsınız gözünüzde kim bilir? Keyifli okumalar...

Can Gürses Kimdir?
6 Temmuz 1989 yılında İstanbul'da doğan yazar, 2013 yılının ilk altı ayında unutulmaz dizilerden "Öyle Bir Geçer Zaman Ki" dizisinde diyalog yazarlığı da yaptı. Çok başarılı bir hayatı olan genç yazar hakkında geniş bilgi için:

Bu görsel HT Pazar / Gülenay Börekçi'nin ropörtajı'ndan alınmıştır.

Yorumlar

  1. Bu yorumu yazını okumadan yazıyorum. Malum ben de aynı kitabı okuyorum şu an ...
    Sen de aynı şeyi hissettin mi bilmiyorum ama ben istedim ki hep sesli okuyayım kitabı , hep durup durup düşüneyim o masayı ...
    Çok severek okuyorum gerçekten.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de hayalimde canlandırarak okudum. Bir tiyatro sahnesi gibi. Çok güzel ve duygu dolu bir kitap. Merakla yorumunu bekliyorum...

      Sil
  2. Yine ben!
    Yorumunu şimdi okudum , aynı şeyleri hissetmişiz okurken ne güzel.
    Tiyatro sahnesi fikrini okuyunca , aklıma Leyla'nın Evi oyununu getirdi. Bence çok güzel bir oyun çıkabilir bu romandan , çok çok haklısın.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizi tekrar blogumda görmek ne güzel hoşgeldiniz.
      Evet okurken bir tiyatro sahnesi canlandı gözümde ve sonuna kadar da oyunu yaşadım. Bence de çok güzel bir tiyatro oyunu yapılır. Leyla'nın Evi'ni çok duydum ama seyretmek kısmet olmadı. Umarım bir gün seyrederim.
      Bloguma da her zaman beklerim...

      Sil

Yorum Gönder