Sonsuz Kitap Mutluluğu Blog Turu: Sen Ece Ziyagil'sin Topla Kendini / Röportaj


12. Blog tur kitabımız ile karşınızdayız.  Kitabımızın yazarı Ece Ziyagil ile keyifli bir röportaj yaptık. Sorularımızı içtenlikle cevaplayan Ece Ziyagil'e çok teşekkür ederiz. 


Öncelikle bu keyifli kitapla bizleri buluşturduğunuz ve röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.


1. Bizler ve tüm okuyucularınız sizi tanımak istiyoruz, kimdir Ece Ziyagil?

Merhaba, Boğaziçi Uluslarası İlişkiler ve Siyaset Bilimi mezunuyum. Uluslarası bir şirkette pazarlama departmanında yönetici olarak çalışıyorum. Mehmet’in karısı, Deniz’in anasıyım. Evet ben bir denizanasıyım :)

2. Soyadınızın gerçekten Ziyagil olduğunu başka röportajınızda da okumuştum.  Soyadınız şu meşhur, fırtınalar estiren Bihter'li, Adnan Bey'li diziyi hatırlatıyor.  Hayatınızda bu konuda ilginç olaylar yaşadınız mı?


Soyadımı önce hiç benimseyememiştim. Sonunda –gil oluşu bana çok ters gelmişti. Ne bileyim böyle annemgili gittik, halamgiller geldi filan gibi. Hatta evlendikten sonra da uzun süre direndim değiştirmemek için. Ama ne zaman ki Aşk-ı Memnu yayına girdi, Bihter Yöreoğlu evlenip Bihter Ziyagil oldu, ben de o gece oturup bir bir bankaların müşteri hizmetlerini arayıp kredi kartlarım için değişiklik başvurusunda bulundum. Hemen ertesi gün de mail adreslerimi değiştirdim.

Valla üstünden yıllar geçti ama Bihterciğim sağolsun hala soyadımın ekmeğini yiyorum sayesinde. Hala havası var Ziyagil olmanın. O bir fenomen. Kimse unutmuş değil. Ne bileyim kasada filan soyadınız ne diye sorulduğunda söyleyince herkesin kafası çevriliyor otomatikman.

3. Kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?

Hamileyken ve sonrasında birşeyler okumak istedim. Evet, çok sayıda hamilelikle ilgili kitap vardı ama kimse benim yaşadıklarımı yaşamamış gibiydi. Herkes çok mutluydu, herkes kutsal hissediyordu, herkesin bilgisayarına nur inmiş gibiydi. Komplekse girdim önce. Sonra farkettim ki çoğu yalan yazıyor. Yaşadığını değil de yaşaması gerektiğini düşündüğünü yazıyor. Ben de sansürsüz giriştim hadiseye. Doğal, yapmacıksız, durumla dalga geçerek yazdım.

4. Sanırım kitapta geçen bazı karakterler sizin hayatınızın içinden kişiler.  Bundan biraz bahseder misiniz?

Evet kitabımdaki herkes gerçek. Sadece bazılarının isimlerine ancak çok yakınlarımın anlayabileceği şekilde şifreler koydum. Başım belaya girmesin diye. Bir de sorarlarsa “Aaa canım ne alakası var? O hiç sana benzemiyor, niye üstüne alınıyorsun.” diyebilmek için.

5. Kitabınızı keyifle okudum hatta bazı yerlerinde çok güldüm.  İlk sayfalar oldukça cesurca yazılmış.  Bu cesaretinizle ilgili nasıl tepkiler geldi?

Kırmızı noktalı bulanlar oldu. Ama kimse de “vay efendim” demedi. Çünkü herkes biliyor ki o sahne de gerçek, çocuk yapmaya uğraşan her kadın illa ki belinin altına yastık koyup beklemiştir. Öyle zırt diye hamile kalan çok az artık. Eskidendi o işler.

6. Hamileliğin zor olduğu kadar güzel yanları da var. Özellikle insanların size gösterdiği ilgi bazen de fazla ilgi. Siz ne dersiniz?

Evet ya. Hamilelikte bence en sinir bozucu yan o! Sevimli olmak zorundasın. Şirin gözükmelisin. Yani mesela elini karnıma sürttürüp “Bebiş nasıl annesi?” diyen birine sırıtıp “Çok iyi ablası, bol bol tekme atıyor,” demek zorundasın.  Nereden benim bebeğimin ablası oluyorsa? İşten ayrıldıktan sonra muhtemelen bir daha görmeyeceğiz birbirimizi, yıllar sonra bir yerlerde karşılaşınca gözlerimizi kaçırıp vitrinde bir şeye bakıyormuş gibi yapacağız filan. Ama şimdi sırf aynı şirketten maaş alıyoruz diye o benim karnıma dokunmalı, ben de ona ablası demeliyim. Bu çok sahte bir durum.

Sınırların kalkmasına da çok sinirlenirdim ben. Hamileyiz diye aramızdaki beşeri ilişkinin değişmesine gerek yok. Karnıma dokunulmasına hiç dayanamazdım ben. Yahu, o benim karnım, tamam içinde bebek var da benim karnım o. Yanağıma teklifsiz dokunabiliyor musun, saçımı sormadan okşayabiliyor musun, yok, peki o hâlde karnımı ovuşturma hakkını kimden alıyorsun? Yani içinde bebek var diye karnımın mahremiyeti yok mu?

7. Kitapta da bahsettiğiniz gibi iş dünyanızı ve hamileliğinizi yürütmek zor hatta bazı endişelere bile yol açıyor. Sizce her kadın aynı endişeleri yaşıyor mudur ya da yaşamalı mı?

Evet, bence her kadın aynı endişeleri taşıyordur. Zaten Türkiye’nin şartları ortada. Doğru düzgün bir iş bulmak acayip zor. O işte bir yere gelmek desen ayrı bir mücadele. Tam elin biraz ekmek tutunca, titrin biraz yükselince ding dong biyolojik saatin çalmaya başlıyor bebek bebek diye. Sonrası acayip bir ikilem, doğurayım mı çalışayım mı? Emin olun ne iş yaparsanız yapın hamile kalınca iş yerinizdekiler size yılkı atı muamelesi yapmaya başlıyor. Yani bundan artık hayır gelmez gözüyle bakıyorlar. Valla resmen odanıza bile göz dikiyorlar. O doğum iznine gidince ben yerleşeyim odasına, nasıl olsa dönmez o diye reklam yapa yapa hem de. Bence bu çalışan hamileler için çok zor, hem kendinizle hem etrafla psikolojik bir mücadeleye giriyorsunuz.

8. Ece Ziyagil'in hamilelik dünyasını ve yaşadıklarını okuduk, çok sevdik. Peki anne Ece Ziyagil'i okuyacak mıyız?

Anne Ece Ziyagil’i de yazmak istiyorum. Ama bu biraz da Deniz Hanım’a bağlı, akıllı durursa yazacağım.

9. Peki Ece Ziyagil yazmayı sevdiğine göre okumayı da sevdiğini düşünüyorum ve soruyorum. Yazdığınız tür haricinde ne tür kitaplar okursunuz ve hangi yazarları takip edersiniz?

Okumayı seviyorum tabii. Sevmesem yazamam ki. Ben en çok Murathan Mungan okumayı severim. Bir de Barış Bıçakçı’yı çok severim. Murathan Mungan’ın şiirlerini, Barış Bıçakçı’nın romanlarını döner döner okurum.

10. Son dönemlerde çıkan kitaplar hakkında fikirlerinizi bizimle paylaşır mısınız?

İçinde zeka olmayan hiç bir işi sevmiyorum. Ne yazarsan yaz, hatta ne yaparsan yap içinde zekice birşeyler yoksa ben de yokum.

11.  Ve son olarak sizi seven okuyucularınıza söylemek istediğiniz neler var?

Benim hayalim bu kitabın onbinler satması, benim parayı bulmam, böylelikle işi bırakmamdı. O zaman hem kızımla daha çok vakit geçirip hem de kitabımın devamını yazabilecektim. Ama olmadı. Anladım ki kitap yazarak para kazanmak neredeyse imkansızmış. Ama olsun, ben de bir sürü oyun arkadaşı kazandım kitabım sayesinde. Bir de anladım ki yalnız değilmişim. Benim gibi olan, başından benimki gibi şeyler geçen bir sürü insan varmış. Yazar olmanın en iyi yanı da buymuş! Bir dolu arkadaş ediniyorsun!

Bu güzel röportaj için size tekrar teşekkür ederiz ve yeni çalışmalarınızı merakla bekliyoruz...



Yorumlar

  1. Eline sağlık, çok keyifli olmuş...

    YanıtlaSil
  2. Emeğinize sağlık Başakcım.Keyifle okudum.

    Bu arada anne Ece Ziyagil'i okumayı da çok isteriz.

    YanıtlaSil
  3. Kitabı okumadığım halde röportajı zevkle okudum. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Ben 65 yasında torun bakan emekli hazine avukatı bir babaanneyim ,kitabı ilk önce okurken fazla cesur diye yarıda bırakacakken bir şey oldu bırakamadım ,yazarın dili insanı çekiyor hele espirileri ve aşina gelen tespitleri (cinsellik haricinde) harikaydı.Ben devlet memuru emeklisi ciddiyetindeki kıvamımla ancak Aydınlık gazetesi okurken bu bana düşünün nasıl hitab etti ,Cem Yılmaz ın anlattıklarına herkez gülerken ben ya sabır diyen bir insanken bu kitabı okumam sırasında patlama gülmeler yaşadım ,(etrafımdan çekinerek).Kitabın aynen sensin Ece ,seni çok sevdim seninle sohbet etmeyi ablanı anneni tanımayı ne çok isterim.Galiba içtenliğin çok etkiledi.Seni ve Denizi sevgiyle öpüyorum.Röportaj da güzeldi ,emeği geçen kişiye teşekkür ederim

    YanıtlaSil

Yorum Gönder